18 Şubat 2013

Osmanlı Devleti'nde Hareme Kızlar Nasıl Geliyordu?
    Günümüzde kızlarımızın saraya dahi olsa cariye olarak gitmeleri eminim çoğumuzca sindirilmesi zor bir hadise olurdu. Kız erkek ayırmadan evlatlarımızdan ayrılmak ne kadar kolay olabilir ki? Fakat Osmanlı Devleti' nde saraya kız çocuklarını sokabilmek için adeta ailelerin yarıştığını düşünmek yanlış olmaz. Yoksulluk yüzünden, kızları için iyi bir gelecek istediklerinden, tabiri caizse onların bir "Saraylı Hanım" olarak itibar kazanmaları için bu tür mevzular vuku bulmaktaydı. 
   Leyla Açba anılarında bizlere bu kızların saraya nasıl alındığını açıklayan bir hatırasını yazmıştır. Kendisi sadece asil ailelerden kızların alındığını zannederken, yapmış olduğu bir muhabbet esnasında bu hadisenin farklı boyutlarını öğrenmiştir. Ben de bu konuda merakı olanlarımız için bu bilgileri paylaşmak istedim. (Aşağıdaki metin Leyla Açba'nın hatıratından alınmış ve özetlenmiştir.)


  • Kızlar savaşlarda esir ve ganimet olarak saraya getirilirdi. Esir pazarlarında satın alınır ya da kaçırılırlardı.
  • Diğer bir toplama yolu ise, köylerdi. Köylerden kızlar toplanır, saraya teslim edilirdi. Sarayda bu işle meşgul olan kişiler vardı ve bu kişiler köy köy dolanır, beğendiklerini saraya gönderirlerdi.
  • Saraydan geldiklerini ve saray hizmeti için kız evlat aradıklarını söyleyerek kendilerini takdim ediyorlardı. Köyün beyi bütün köylülere haber gönderiyordu, saraya kızlarını göndermek isteyenler de kızlarını getirip bu adamlara takdim ediyorlardı.
  • Çünkü bu kızlar sarayda gördükleri eğitimlerle sivrilirler ve subaylarla evlendirilip yönetime etkide bulunacak mevkilere gelirlerdi. Bu sebeple aileler kızlarını bir valide sultan olarak görme umudunu taşırlardı içlerinde.
  • Bu kızlar sadece fakir fukara kişiler olmak kaydıyla bazen para karşılığı ailelerinden alınırdı. Evlatlarının istikbali için saraya gönderilirlerdi ve buna karşılık para alırlardı.
  • Asil aileler para kabul etmezler ve saraydan gelenler bunu bildikleri için zaten teklifte bulunmazlardı.
  • Asiller doğrudan saraya müracaat ederlerdi ve hiç sorgu sual olmadan kızları kabul edilirdi.
  • Kızlara yaşlarını sorarlardı, boy ve posa bakarlardı. Yaşa ve güzelliğe göre lazım gelen meblağ verilirdi.
  • Sarayda sadece asil değil, pek çok rençber ailelerin kızları da vardı. Bunlar umumiyetle orta hizmeti yapardı.
  • Padişahlar için bütün Çerkezler asildi.

Kaynakça:
Açba, L. (2010).Bir Çerkes Prensesi'nin Harem Hatıraları.İstanbul: Timaş Yayıncılık.
Osmanlı Devleti' nde Saray Düğünleri
   Bu yazımda Osmanlı Devleti döneminde padişahlar, sultanlar ve şehzadeler nasıl evlenirdi, düğünleri nasıl olurdu sorusuna cevap arayanlar için bir nebze olsun merak giderecek bilgiler paylaşacağım.    
   Osmanlı padişahı halkın ve devlet erkanının önünde evlenmezdi. Evlendikten birkaç gün sonra hanımına maaş bağlanması için gerekli evrakların gönderilmesiyle bu anlaşılırdı. İşte bu evraklarda bulunan tarihler de nikah tarihi olarak kabul edilirdi. Bu geleneğe Sultan Abdülmecid son vermiş, devlet erkanının önünde evlenmiştir. Ayrıca Sultan Abdülmecid, o devre kadar yapılmamış bir şeyi daha yapmış, asilzade ailelerinden hanımları haremine almıştır.
   Şehzade düğünleri sade cereyan ederdi, mühürler daima gümüş olur ve ancak padişah olunduğu vakit bu gümüşler iade edilip, yerine altın mühürler yapılırdı.
   Osmanlı prensesleri evlendiklerinde ise,nikah ve düğün bir arada yapılmaz, nikaha vekiller gider, düğün sonra yapılırdı.
                                                                  Naciye Sultan'ın düğünü

Leyla Açba' nın nedime olarak dahil olduğu Sultan Vahideddin ve Nevzad Hanım'ın düğünü
(Aşağıdaki metin Leyla Açba' nın tanık olduğu hadiseler ve düğün merasimleri hakkındaki bilgileri doğrultusunda maddeler halinde yazılmıştır.)
* Nevzad Hanım'ın ailesi saraya davet ediliyor, yeni hanıma hususi tahsis edilen bir köşkte ağırlanıyor. O günün akşamında kına gecesi yapılıyor.
* Ertesi gün, padişahın diğer haremlerinin nedimelerinden birer kişi, yeni hanıma şahitlik yapmak için çağrıldı. Böylece kadınefendiler, yeni hanımı nedimelerinin vekaletleri ile kabul etmiş oluyor.
* Nedimelerden sonra başhazinedar usta ve maiyeti saraya teşrif ediyor, daha sonra padişahın baş imamının teşrifi bekleniyor.
* Yeni hanım bir kanepenin üzerinde oturur halde bekliyor. Padişah salona girdiğinde bütün hanımlar ayağa kalkıyor ve tören bitimine kadar da hiç kimse oturmuyor. 
* Padişah da hanımın yanına kanepeye oturuyor.
* İki harem ağası kanepenin sağ tarafına geçiyor, nedimeler ise sol tarafta yerini alıyor. Başhazinedar usta da nedimelerin yanında bekliyor.
* Ağalar şahitliklerine dair yemin ediyorlar. Nedimeler de, kadınefendilerine vekaleten yeni hanımefendiyi kabul ettiklerine dair yeminde bulunuyorlar ve nikah kıyılıyor.
* Başhazinedar usta Sultan Vahideddin'in önünde diz kırarak elinde tuttuğu gümüş mahfazayı uzatıp ayağa kalkıyor ve salondan çıkıyor. Bu mühürde Nevzad Hanım'ın adı ve ünvanı yazmaktadır.
* Sultan bu mahfazayı açıp içindeki gümüş mührü yeni hanımefendinin eline koyuyor ve diyor ki:
"Sizi ikinci ikbal ilan ediyorum, inşallah hayırlı bir zevce ve saray için şerefli bir hanımefendi olursunuz." 
* Sultan maiyeti ile köşkü terkediyor.
* Yeni hanımı, diğer haremler ziyaret ediyor ve onun adına fakirlere yemek ve para yardımlarında bulunuluyor.
                                                       Nemika Sultan'ın düğünü

Yeni bir adet; padişah ve eşi aynı tahtta
   Yukarıdaki metinde Sultan Vahideddin'in Nevzad Hanım'ın yanına oturduğundan bahsettim. Oysa eskiden padişah düğünlerinde bundan farklı bir adet varmış. Gelin yerde yüksek bir minderde, padişah ise tahta benzer bir kanepeye otururmuş. Hükümdar haremine mührünü verdikten sonra yanına oturmasına müsade edilirmiş.

Koltuk Merasimi
   Söz konusu merasim Sabiha Sultan ve eşi Şehzade Ömer Faruk Efendi' nin düğününde yaşanmıştır. Bu merasim eski bir saray adetidir ve sadece sultan düğünlerinde olur. 
   Gelin tahta benzer büyük bir kanepede oturur ve damadın gelmesini bekler. Damat harem ağasının refakati ile gelinin odasına gelirdi. Beyefendi nezaketle gelinin kalkmasını rica eder, fakat gelin bazen kalkmaz ve damat beyi çileden çıkartacak kadar yalvartırdı. Sabiha Sultan zevcini fazla beklemeden koluna girmiştir.
                                                                                          Nemika Sultan'ın düğünü
                                                                                          Sabiha Sultan'ın düğünü
Kaynakça:
Açba, L.,(2010).Bir Çerkes Prensesinin Harem Hatıraları. İstanbul: Timaş Yayınları.

21 Haziran 2012

Topkapı Sarayı Harem Sistemi

Harem Hiyerarşisi
     Harem gelişi güzel bir olgu olmamış, uyulması zorunlu belli başlı kurallar çerçevesinde varlığını sürdürmüştü. Örneğin, haremde tesadüfen sultanın karşısına çıkmak saygısızlık sayılıyor, kazara sultanla karşılaşmaya hünkara çatmak deniliyordu. Bunun aksine Muhteşem Yüzyıl dizisinde padişah ve haremliklerin sık sık karşılaşması, padişahın önünde kadınların sıraya dizilmesi gibi durumlar tarih örgüsüne uymamaktadır. Bir rivayete göre ise "Sultan yeni bir kız seçmek istediğinde, Kahya Kadın sultann teftişi için kızları saraya dikiyordu. Sultan içlerinden birinde karar kıldığında, omzundan aşağı bir mendil bırakıyor, bunun karşısında diz çöken kız, defalarca mendili öpüp giysisine sıkıştırıyordu.... Fakat II. Mustafa'nın gözdesi Hafise Kadınefendi, mendil hikayesini kesinkes yalanmıştır."1
       Sultan kızları divan ya da sandalyeye oturabilir, odalıklarsa yerdeki minderlere otururlardı.
       "Kadınların saray dışından ziyaretçi kabul etmelerine veya başka bir konutuna giden sultana eşlik etmek dışında saraydan ayrılmalarına izin verilmiyordu."2 Ancak saray dışından olup hareme girip çıkmasına izin verilen satıcı grupları vardı. Ustalar da şehirde alışverişe çıkabiliyordu.
                                          Carle Van Loo. "The Valide Sultan taking coffee" 1752
Valide Sultan: Sultanın annesi ve haremin yöneticisi.
Sultan: Padişahın Kızları. Hatun da denilmiştir. Saraydaki statüleri ancak yüksek rütbeli bir devlet erkanıyla evlendiklerinde artardı.
Odalık: Toplumsal anlamda eş statüsündeki kadın. Sultan, odalık veya gözde denilen kadınlar arasından ikballerini seçerdi.
İkbal: Sultanın gözüne giren odalık. İkballer çocuk doğurduklarında hasekiliğe kadar yükselebilirlerdi.
Haseki: Kelime anlamıyla bir kimseye özel olan. Resmi düzeyde bir ünvan olmamakla birlikte, nikahsız olarak sultanla karı-koca hayatı yaşayan kadın.
Gedikliler: Kalfalar.Sultanın özel hizmetçileri.
Ustalar: Gediklilerden sonra gelir. Gediklilerin padişaha yaptıkları hizmeti, valide, sultan kadın ve kızlarına yaparlardı. 25-30 kişilik gruplar halindelerdi ve adlarını hizmet ettikleri kişinin adından alırlardı. Örneğin: Valide Kahveci Ustası.
Kahya (Kethüda) Kadın: Gediklilerden biri. Haremden sorumlu ve haremin örgüt başı. Sultan ve Sadrazamla mühr-i hümayuna sahip üç kişiden biri. Sultan tarafından kadınlar arasından en deneyimli ve en yaşlı olanı olarak seçilirdi.
Katibe: Yazışmalarla ilgilenen kişi. Ayrıca haremin disiplinini de sağlardı.
Hazinedar Usta: Harem ekonomisi ve değerli eşyalardan sorumlu kişi. Hünkar kalfaları da denmiştir. Baş haznedarda haremdeki bütün hazinelerin anahtarları bulunurdu.
Çamaşırcı Usta: Çamaşır işlerine bakan usta.
Çaşnigirbaşı: Hanım Baş Uşak. Sultana sunulacak yemeklerin zehirli olup olmadığını kontrol için yemeği ilk tadan kişi.
İbriktar Usta: Sultan abdestini alırken, elini ve yüzünü yıkarken su döken kişi.
Külhancı Usta: Hamamcı. Hamamların temizliğinden de sorumlu kişi.
Kahveci Usta: Kahve yapan kişi.
Kilerci Usta: Kiler takımlarına bakan, şurup ve çaşnigirbaşıyla beraber leziz yiyeceklerle ilgilenen kişi.
Kutucu Usta: Padişahın ailesindekilerin hamamda yıkanmasına yardımcı olan kişi.
Şagirdler: Ustalardan sonra gelir. Hanedan mensuplarına özel hizmet vermek için eğitilen çıraklar.
Cariyeler: Sıradan köleler.
Acemiler: Sarayda yetişmek üzere gelen çocuklar. Saray terbiyesi, Türk Dili, İslamiyetin ilkeleri, okuma ve yazma, resim, müzik, dans, dikiş, nakış gibi becerileri ve görgü kurallarını öğrenirler.
_____________________________________________
1 Fanny Davis, Osmanlı Hanımı, İstanbul, 2009, s. 17.
2 Davis, a.g.e. , s. 20.