21 Haziran 2012

Topkapı Sarayı Harem Sistemi

Harem Hiyerarşisi
     Harem gelişi güzel bir olgu olmamış, uyulması zorunlu belli başlı kurallar çerçevesinde varlığını sürdürmüştü. Örneğin, haremde tesadüfen sultanın karşısına çıkmak saygısızlık sayılıyor, kazara sultanla karşılaşmaya hünkara çatmak deniliyordu. Bunun aksine Muhteşem Yüzyıl dizisinde padişah ve haremliklerin sık sık karşılaşması, padişahın önünde kadınların sıraya dizilmesi gibi durumlar tarih örgüsüne uymamaktadır. Bir rivayete göre ise "Sultan yeni bir kız seçmek istediğinde, Kahya Kadın sultann teftişi için kızları saraya dikiyordu. Sultan içlerinden birinde karar kıldığında, omzundan aşağı bir mendil bırakıyor, bunun karşısında diz çöken kız, defalarca mendili öpüp giysisine sıkıştırıyordu.... Fakat II. Mustafa'nın gözdesi Hafise Kadınefendi, mendil hikayesini kesinkes yalanmıştır."1
       Sultan kızları divan ya da sandalyeye oturabilir, odalıklarsa yerdeki minderlere otururlardı.
       "Kadınların saray dışından ziyaretçi kabul etmelerine veya başka bir konutuna giden sultana eşlik etmek dışında saraydan ayrılmalarına izin verilmiyordu."2 Ancak saray dışından olup hareme girip çıkmasına izin verilen satıcı grupları vardı. Ustalar da şehirde alışverişe çıkabiliyordu.
                                          Carle Van Loo. "The Valide Sultan taking coffee" 1752
Valide Sultan: Sultanın annesi ve haremin yöneticisi.
Sultan: Padişahın Kızları. Hatun da denilmiştir. Saraydaki statüleri ancak yüksek rütbeli bir devlet erkanıyla evlendiklerinde artardı.
Odalık: Toplumsal anlamda eş statüsündeki kadın. Sultan, odalık veya gözde denilen kadınlar arasından ikballerini seçerdi.
İkbal: Sultanın gözüne giren odalık. İkballer çocuk doğurduklarında hasekiliğe kadar yükselebilirlerdi.
Haseki: Kelime anlamıyla bir kimseye özel olan. Resmi düzeyde bir ünvan olmamakla birlikte, nikahsız olarak sultanla karı-koca hayatı yaşayan kadın.
Gedikliler: Kalfalar.Sultanın özel hizmetçileri.
Ustalar: Gediklilerden sonra gelir. Gediklilerin padişaha yaptıkları hizmeti, valide, sultan kadın ve kızlarına yaparlardı. 25-30 kişilik gruplar halindelerdi ve adlarını hizmet ettikleri kişinin adından alırlardı. Örneğin: Valide Kahveci Ustası.
Kahya (Kethüda) Kadın: Gediklilerden biri. Haremden sorumlu ve haremin örgüt başı. Sultan ve Sadrazamla mühr-i hümayuna sahip üç kişiden biri. Sultan tarafından kadınlar arasından en deneyimli ve en yaşlı olanı olarak seçilirdi.
Katibe: Yazışmalarla ilgilenen kişi. Ayrıca haremin disiplinini de sağlardı.
Hazinedar Usta: Harem ekonomisi ve değerli eşyalardan sorumlu kişi. Hünkar kalfaları da denmiştir. Baş haznedarda haremdeki bütün hazinelerin anahtarları bulunurdu.
Çamaşırcı Usta: Çamaşır işlerine bakan usta.
Çaşnigirbaşı: Hanım Baş Uşak. Sultana sunulacak yemeklerin zehirli olup olmadığını kontrol için yemeği ilk tadan kişi.
İbriktar Usta: Sultan abdestini alırken, elini ve yüzünü yıkarken su döken kişi.
Külhancı Usta: Hamamcı. Hamamların temizliğinden de sorumlu kişi.
Kahveci Usta: Kahve yapan kişi.
Kilerci Usta: Kiler takımlarına bakan, şurup ve çaşnigirbaşıyla beraber leziz yiyeceklerle ilgilenen kişi.
Kutucu Usta: Padişahın ailesindekilerin hamamda yıkanmasına yardımcı olan kişi.
Şagirdler: Ustalardan sonra gelir. Hanedan mensuplarına özel hizmet vermek için eğitilen çıraklar.
Cariyeler: Sıradan köleler.
Acemiler: Sarayda yetişmek üzere gelen çocuklar. Saray terbiyesi, Türk Dili, İslamiyetin ilkeleri, okuma ve yazma, resim, müzik, dans, dikiş, nakış gibi becerileri ve görgü kurallarını öğrenirler.
_____________________________________________
1 Fanny Davis, Osmanlı Hanımı, İstanbul, 2009, s. 17.
2 Davis, a.g.e. , s. 20.

23 Şubat 2012

Yavuz Sultan Selim ve Küpe Meselesi

Sultan Selim Han'ın küpe taktığı çokça kişi tarafından bilinir ve anlatılır. Fakat edindiğim bir bilgiye göre, Osmanlı minyatürlerinden anlaşıldığı kadarıyla sultanın küpesi yokmuş ve küpe taktığına dair hiç bir ibare de bulunmamakta imiş.




Ayrıca, Avrupalı ressamların çizdiği portrelerin kitaplarda anlatılanlarla uyuştuğunu, yine de bunun tartışılabilir olduğunu ve bu ressamların Selim Han'ı bizzat görmeden, sadece tarihçilerin anlatımlarından yola çıkarak çizim yaptıklarının unutulduğuna değinilmiş kaynakta. Dolayısıyla küpenin de ressamın kendi isteğiyle eklediği bir aksesuar olabileceği vurgulanmış... Akıllara bir soru geliyor; bu yakıştırma diğer padişahlara değil de neden sadece Selim'e yapıldı o halde? Daha fazla bilgi için;
_____________________________
Kaynakça:
Şimşirgil, A. (2010).Kayı III. İstanbul: Adem Eğit. Kül. ve Sos. Hiz. Der. İkt. İşletmesi

Kıssa (Yavuz Sultan Selim Han)

"Nasıl?


Selim Han'ın yine yanına aldığı ve seçtiği  adamların kıymetini gösteren bir misal...
Mısır seferinde çıktıkları gün kayıkla Üsküdar'a geçerlerken Hasan Can, Selim Han'ın yanındadır. Ne konuşurlar bilinmez amma bir ara boğazın ortasında Selim Han âniden aklına gelmiş gibi sorar:
"Hasan Can yumurta sever misin?" O da tereddütsüz:
"Belî sultanım!" cevabını verir.
Yollar, muharebeler, insanlar, şehirler...Nihayet Mısır seferi biter, İstanbul'a gelirler. İki seneden daha fazla bir zaman geçmiştir. Selim Han ertesi gün için hazırlanan karşılama merasimlerinden sıkıldığı için gece vakti boğazı geçmektedir.
Hasan Can yine yanındadır. Kim bilir bu defa ne konuşmakta veya ne düşünmektedirler. Boğazın yine orta yerine geldiklerinde Selim Han birden bire: "Nasıl?" diye sorar: Hasan Can yine tereddütsüz ve belki ışık hızıyla:
"Rafadan sultanım" cevabını verir. Birlikte düşünmek, beraber hissetmek... 'Hem-hâl olmak' denilen şey bu olsa gerek. "(1)


______________________________
1 Ahmet Şimşirgil, Kayı III, İstanbul, 2010, s.292